Bugün CANDELAS Yabancı Dil Kursu’nun kurucusu,myECO Eğitim’in CEO’su aynı zamanda alanında uzman ingilizce öğretmeni Akın Demir ile yaptığımız röportajdan bahsedeceğim. Hem girişimcilik hem de yabancı dil üzerine çok güzel bilgiler edindim kendisinden. Başlayalım o halde bunları paylaşmaya.
RÖPORTÖR:Merhabalar Akın Bey. Nasılsınız?
KİŞİ:İyiyim teşekkür ederim sizler nasılsınız?
RÖPORTÖR:İyiyim teşekkür ederim. Öncelikle benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. O halde başlayalım.Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?Hayat hikayenizden kısaca bahseder misiniz?
KİŞİ:Benim ismim Akın Demir zaten biliyorsunuz. 1974 doğumluyum. Manisa’nın Kula ilçesinde doğdum. Ondan sonra ortaokula kadar orada okudum. Liseyi İzmir’de okudum. Üniversiteyi ODTÜ İngilizce Öğretmenliği’nde okudum. 1993 yılında ODTÜ’ye giriş yaptım.1999 yılında ODTÜ’den mezun oldum. İşte o zamandan beri de İngilizce Öğretmenliği’nde, Uluslararası Eğitim Danışmanlığı’nda ve CEO&Founder olarak görev yapmaktayım. Yani bu şekilde.
RÖPORTÖR: Diğer sorumuza geçelim. CANDELAS ACADEMY YABANCI DİL EĞİTİM KURSU’nu anlatabilir misiniz? Ne üzerine kurulmuştur?
KİŞİ: CANDELAS Uluslararası Eğitim Danışmanlık Şirketi olarak biz bu firmayı 2007 yılında kurduk. Şimdi buradaki kuruluş amacı şu; İngilizce Eğitimi’ne farklı bir konsept getirdik. Aynı zamanda bunu yurt dışı eğitimle birleştirdik. Şimdi piyasada biliyorsunuz bizim ilkokulda,ortaokulda,lisede,üniversitede İngilizce eğitimi hep kitle eğitim yani sınıf ortamında veriliyor. 10-15-20 kişilik gruplara veriliyor. Piyasadaki özel kurslar da böyle bir sınıf ortamı oluşturmaya çalışıyor. 10-20 kişi toplayıp ders vermeye çalışıyor.Biz bunu değiştirmeye çalıştık.Dersleri özel ders şeklinde yapıyoruz. Böylelikle olabilen minimum maliyetle maksimum faydayı sağlamaya çalışıyoruz. Bunun yanında öğrenciye yurt dışı eğitim olanakları da açıyoruz. İngilizce,dil eğitimi organik canlı bir süreç. Öğrencinin hayatında bu natürel olsun. İmkanı olan öğrenciler yurt dışına da gidebilsin. Örneğin; bize gelen öğrenci seçeneklerinde temel seviye alır,orta seviye alır,ileri seviye alır. Sonra yurt dışında biz onu Master’a göndeririz. IELTS alır.Bundan dolayı TOEFL’a hazırlanır. Türkiye’de YDS’ye girecekse YDS’ye hazırlanır. Ana lokomotif İngilizce ama mesela sizin konseptte Rusça,Almanca,Arapça öğrenmek istiyorum gibi diyen olursa onlara da özel program dizayn ediyoruz. Bizde Türk ve yabancı hocalar karışık çalışıyor. Yani Türk hocalar alanında deneyimli,eğitim deneyimi geçmişi olan İngilizce öğretmenliği mezunu tercihen ya da dil bölümü mezunu kişilerle çalışıyoruz. Ama bunun yanında şey var; yabancı öğretmen olursa mutlaka eğitim deneyimi olan, öğretmenlik geçmişi olan kişilerle çalışıyoruz. Ama öğretmenler illa ki İngiliz,Amerikalı olacak diye bir şey yok. Brezilyalı olup da çok iyi öğretmenlerimiz var. Estonyalı olup çok iyi ve profesyonel İngilizce eğitimi veren öğretmenlerimiz var. Farklı uyruklar olabilir.
RÖPORTÖR: O zaman geçelim girişimcilikle ilgili sorularımıza. Girişimcilik fikri ilk olarak aklınıza nasıl geldi?
KİŞİ: Bu biraz ruhsal bir şey. İçten gelen bir şey. Bu benim çocukluğumdan beri farklı bir şeyler yapmaya çalışmam iç güdüsüyle oluşmuş bir şey. Normalde tabi bir çok İngilizce öğretmeni var. Mezun oluyorsun ve herkes bir şekilde hayatını kazanıyor. Biz de çıktık mezun olduk. Hayatımızı kazanmaya başladık. Fakat bu biraz daha farklı bir şey yaratma, böyle farklı hizmetlerle var olma iç güdüsüyle ilgili bir şey. Biz de özel dersler verdik bir çok öğretmen arkadaşım gibi.İnsanların evlerine gittik,onlar bizim evimize geldi. Sonra bir süreç içerisinde ofis tuttuk. Ofisimizde ders verdik. Ama artık o bir canlı organizmaya dönüşüyor. Seninle beraber büyüyor ve gelişiyor zaten.
RÖPORTÖR: Girişimciliğe başladığınızda sermayeniz var mıydı?Sermaye durumunuz nasıldı?Destek aldıysanız nasıl ve nerelerden aldınız?
KİŞİ: Sermaye olmadan hiç bir şey olmuyor ben buna inanıyorum. Yani hiç bir iş başlatamıyorsun. Ama sermaye demek sadece para demek de değildir. Bu çok önemli bir detay bence. İnsanlar zannediyor ki; ben bir iş başlatacaksam mutlaka sermayem olmak zorunda. Evet bir startup maliyeti önemli. Ama bir zorunluluk değil. Bizim startup maliyetimiz yoktu. İlk bir ofis kiralarken depozitosu hani o zamanı hatırlamıyorum belki 1000 lira mıydı,1200 lira mıydı, neydi. O depozitoyu borç aldım. Onun haricinde zaten bir işi yapmanın zaten doğal bir sermayesi vardır. O sermaye sende yoksa zaten hayat sana o sermayeyi harcattırıyor. Sen kendin çalışıyorsun. Kendin emeğini ve zamanını yatırıyorsun. Diyelim ki bir iş bir milyon değerindeyse hayat sana zaten bir milyonluk emek ve zaman harcatıyor.O da bir sermayedir zaten.
RÖPORTÖR: Girişimcilikte motivasyonunuzu neye bağlıyorsunuz? İnsanlar bazen pes etme durumuna gelir ya hani, işte bu zamanlarda başarınızdaki motivasyon kaynağınız neydi?
KİŞİ: İnanç var bende.Ben inanıyorum yaptığımız işin, gittiğimiz yolun mutlak doğru ve başarılı olduğuna inanıyorum. Bunun için karşıma çıkan başarısızlık durumları beni demotive etmiyor.Tamamen inanç olayı bu. Yani sadece işine inanç değil. Bir de bu işte Allah inancı var. Rızkı veren Allah’tır. Buna inandığında gerisi geliyor zaten. O da çok önemli bir şey.
RÖPORTÖR: Girişimcilik sürecinizde yalnız mıydınız?Destekçileriniz var mıydı?Ortaklık yaptığınız birileri de var mıydı yanınızda?
KİŞİ: Hayatımda hep ortaklık yaptığım birileri oldu. Ama bu kendime özgü bir ortaklık şekli. Klasik ticari ortaklıklar değil. Yanımdaki en büyük destekçim her zaman eşim oldu. Yanımdaki arkadaşlarım,çalışanlarım oldu. Biz zaten uzun süredir beraberiz.
RÖPORTÖR: Girişimcilikte başarınızın sırrının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
KİŞİ: Bana göre ana olan şey SÜREKLİLİK. Ben şunu gördüm aslında; sonunu düşünmeden,para kazanmayı düşünmeden sürekli olarak bu işte devam edebilme inancı lazım başarı için. Çünkü her şey az az oluşuyor. Mesela bir kitabı 4 yılda yazdım. Ama şimdi 2 haftada revize edebiliyorsun. Her gün bir sayfa diye diye gitti bu olay.
RÖPORTÖR: Girişimcilik ruhunun çocukluktan ve karakterden ötürü mü yoksa sonradan kazanılabilecek bir şey mi olduğunu düşünüyorsunuz?
KİŞİ: Yani ben içten gelen bir şey olduğuna inanıyorum. Hayatta herkesin bir misyonu var. Allah bazılarına girişimcilik görevi veriyor ve başkaları senin vesilenle iş sahibi oluyor. Bu insanlar para kazanıyor ve hayat kazanıyor. Tamam bu öğrenilebilir. Bu hayatta herkes bir şeyleri öğrenebilir. Sonradan öğrenilmeyen hiç bir şey yoktur. Ama şimdi bakıyorsun Dünya’nın en başarılı girişimci iş adamları çıraklıktan da yetişmiş olabilir, üniversitede eğitim de almış olabilir. Ama ben bunun içten geldiğine daha çok inanıyorum.
RÖPORTÖR: Ailenizde girişimcilikle uğraşan birileri var mıydı? Eğer yoksa kendinize idol olarak birilerini seçtiniz mi?
KİŞİ: Ailemde girişimci olmadı. İş hayatında idol olarak kendime seçtiğim pek çok kişi var. Böyle hayran kaldığım çok kişi var. Sabancı’dan Vehbi Koç’dan tut STEVE JOBS’A kadar pek çok kişiye hayran kaldım.İnşallah sonumuzda da böyle birileri oluruz.
RÖPORTÖR: Girişimcilik yapmak isteyen gençlere en büyük tavsiyeleriniz nelerdir?
KİŞİ: Birincisi yaratıcı düşünceye sahip olmaları lazım,ikincisi öz güvenleri yüksek olmalı,üçüncüsü farklı olmaları lazım. Diğerlerinden farklı bir şey yarattığında otomatik olarak ön plana çıkıyorsun zaten.
RÖPORTÖR: Üniversite hayatında girişimcilikle ilgili fikirleriniz var mıydı? Girişimcilikle ilgili yapmış olduğunuz çalışmalar var mıydı üniversite hayatınızda?
KİŞİ: Tabi ki.Mesela bir fabrikadan kumaş alarak başka bir terziye diktirip gömlekleri okulda sattım. 3 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki yaşlı bir insana kadar ders verdim. Her yıl her eğitim günü dolu dolu geçti benim için. Mesela sergi açtım ve yağlı boya resimleri yapmıştım. Sonra insanlar benim resimlerimi aldılar. Hep bu şekilde devam etti. Eğitim hayatım boyunca bu yüzden hep rahat yaşadım. Yazları Bodrum’da çalıştım. O zamanlar mesela o meşhurdu. Yurt dışına gitmek yoktu o zaman. Barmenlik yaptım. İngiliz,İrlandalı arkadaşlarım oldu pek çok. Dilim bundan dolayı çok gelişti.
RÖPORTÖR: Bir insan sıfırdan İngilizce öğrenmeye nereden başlamalı? Neler yapılmalıdır iyi bir seviyeye gelebilmek için?
KİŞİ: Bir kere dil eğitimi herkesin yapabileceği bir şey. Ama gerçekten emek ve zaman harcamak gerekiyor. Bir dili öğrenmenin minimal bir maliyeti var. Minimal maliyeti yüksek,küçük değil. Hayat sana onun reel değerini yatırttırıyor zaten. Bir kursa gidiyorsak öğrenemiyorsun bir daha gidiyorsun kursa. Bir yılın geçiyor tekrar gidiyorsun. İçinde bulunduğun ortama göre yatırım yapman gerekiyor. İngilizceyi öğrenmek için çok geçerli sebeplerini kendin yaratman gerek.Bu nedir; örneğin ben maliyeciyim mesela. Mezun olduğumda İngilizce’yi kullanmadan maliyeci olarak çalışacağım diyorsan öğrenemezsin. Ama ben bir maliyeciyim yarın öbür gün uluslararası bir şirkette çalışacağım,İngilizce’yi öğrenmeliyim diyorsan öğrenirsin. Öğrenme süreni kendin belirliyorsun aslında. Kendi motivasyonunu kendin yaratman lazım. Ama ben İngilizce’yi neden öğreneyim, onlar bizim dilimizi öğrensin diyorsan öğrenemezsin. Ütopik şeylerin içinde kaybolur gidersin.Dünya’da öyle bir şey yok. Bilgi kaynaklarının çoğu İngilizce artık. Türkiye o İngilizce’yi sahiplenmek zorunda kalır. Çünkü bütün data onda kayıtlı.
RÖPORTÖR: Şimdi ben mühendislik öğrencisiyim. Benim bölümüm yüzde yüz İngilizce bir bölüm. Hazırlık okudum bu sene mesela. Peki yüzde yüz İngilizce olan bir bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu şekilde dil öğrenmek mümkün mü? Yani yeterli olur mu?
KİŞİ:Aslında Türkiye’de her şey teorik olarak çok güzel kurulmuş. İnsanlar diyor ki bölüm yüzde yüz İngilizce olsun. Orada o işi yapan devletteki birimler güzel düşünmüşler. Ama uygulamasını yine biz bozuyoruz. Örnek olarak söylüyorum ki; o dersi yüzde yüz İngilizce anlatması gereken hoca anlatmıyorsa ya da dersi bu şekilde öğrenmesi gereken öğrenci Türkçe’lerine çalışarak öğreniyorsa bu uygulama bozuluyor. Bu uygulama bozulmadan yapılıyorsa gerçekten çok iyi bir şey. Her okulda olmayabilir bu durum tabi ki. Ama güzel bir uygulama olduğunu düşünüyorum.
RÖPORTÖR: Bölümü Türkçe olup zorunlu hazırlığı olmayan bir öğrencinin hazırlık okuması mantıklı mıdır?Yoksa okulu bitirdikten sonra bir sene dil kursuna gitmesi mi daha mantıklıdır?
KİŞİ: Bir sene hazırlık okuyup 4 yıl görmediği zaman yani bölüm İngilizce olmadığı için unutuyor bunu. Bu yüzden bu ölüm yatırım demek oluyor. Bence böyle bir durumda dil kursuna gitmek mantıklı oluyor. Gereksiz bir maliyet oluşuyor böyle bir durumda. Yani dese ki devlet; bu hazırlığı bitirdiğinde sertifika vereceğim ne kadar seviyede bitirdiğine dair, o zaman durum başka olurdu. Orada iki şık var. Baştan hazırlığı koyacaksan bölümü İngilizce görmen gerek. Bölümü İngilizce görmeyeceksen okumanın da bir mantığı yok hazırlığı. Senin bir ayrıcalığının olması lazım.
RÖPORTÖR: İngilizce’de en büyük sıkıntı olarak speaking sorunu görülmektedir. Bunu aşmak için neler yapmalıyız?
KİŞİ: Bizim toplumumuz çok dilli bir toplum değil. Dışarıya çıktığında,İngilizce konuşabilecek insanlar bulma oranı neredeyse sıfır. Bundan dolayı speaking en büyük problem olarak görülmektedir. Tek yolu yabancı öğretmenlerle eğitim veren kurslar bulduğunuzda orada derslere katılabilirsiniz. Ya da güvenilir,uygun olan web siteleri vasıtasıyla konuşma ortamları bulunabilir. Onlardan faydalanılabilir.
RÖPORTÖR: YDS ile YÖKDİL’in farkları nelerdir? Sizce hangisine girmek daha mantıklı ve daha fazla önem arz eder?
KİŞİ: YÖKDİL YDS’ye göre bir tık daha kolay. Aslında ikisinden de elde edilen puan aynı amaçla kullanılabilir. Devlet her iki sınavı da kabul etmektedir.Bundan dolayı daha kolay olana odaklanmak gerek. Çünkü orada hedef İngilizce öğrenmek değil skordur. Bence YÖKDİL’e girmek daha mantıklıdır iyi bir puan için. Ama bunun daha iyisi gerçek anlamda İngilizce öğrenmektir. Biz öyle insanlarla karşılaşıyoruz ki; Doçent olmuş birisi İngilizce konuşamıyor ya da yazamıyor. Bu bence hiç doğru bir durum değil. Bence YDS ve YÖKDİL sınavlarında writing,speaking olmalı. Tüm dil becerisini ölçmeli akademik seviyede TOEFL gibi.
RÖPORTÖR: YDS gibi sınavlar için verebileceğiniz en büyük tavsiyeler nelerdir?
KİŞİ: Bence bu sınavlar zor değil. Sizler bu sınavlardan başarılı olmak istiyorsanız; çok fazla okuma yapmalısınız. Burada okuma anlama becerilerinizin gelişmiş olması çok önemli. Hızlı anlama kapasitesi olabilmesi önemli. Kelime ezberlemekten ziyade okuduğunu anlaman gerek. Bol bol soru çözmek gerekli.
RÖPORTÖR:Başka eklemek istediğiniz bir şeyler var mı Akın Bey ?
KİŞİ: Hayır yok. Çok teşekkürler.
RÖPORTÖR:Ben çok teşekkür ederim bana vaktinizi ayırdığınız için.
Evettt arkadaşlar. Bugünkü yazımızın da sonuna geldik. Akın Demir’e çok teşekkür ediyorum tekrardan bizlerle güzel bilgilerini paylaştığı için. İngilizce,hazırlık ve girişimcilikle ilgili tavsiyeleri umarım beğenirsiniz. Eğer Ankara’da olan değerli arkadaşlarım kurs almak istiyorsanız http://www.candelasegitim.com adresiyle iletişim sağlayabilirsiniz. Diğer yazıda görüşmek üzere kendinize iyi bakın:))
HURİYE BÜŞRA ÖZTÜRK